T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
SİVAS / MERKEZ - Süleyman Sami Kepenek İlkokulu

Mehmed Âkif Ersoy’u Yâd Ettik

Yine geldi Aralık ayının o haftası, 20’sinden 27’sine günler Mehmed Âkif Ersoy’a ayarlı. Bizim için hüzünlü bir hafta ve her sabah adımlarımıza eşlik eden şairimizle birlikte yürüyoruz okul yolunda.

Sivas Valiliği himayelerinde ve Sivas Millî Eğitim Müdürlüğü’nün koordinatörlüğünde yürütülen HEDEF ve MİRAS Projesi kapsamında planladığımız çalışmalar devam ediyor. Yine geldi Aralık ayının o haftası, 20’sinden 27’sine günler Mehmed Âkif Ersoy’a ayarlı. Bizim için hüzünlü bir hafta ve her sabah adımlarımıza eşlik eden şairimizle birlikte yürüyoruz okul yolunda. Minik öğrencilerimize anlatıyoruz kim olduğunu, adını söylüyoruz hep bir ağızdan. Şimdilik adını bilsinler, değerini hissetsinler istiyoruz. Onlar büyüdükçe, yolları kesişsin Mehmed Âkif Ersoy ile ve anlayarak ilerlesinler bu yolda. Millî manevi değerlerimizin eğitimde birer fener gibi bizlere yol gösterdiğini biliyoruz… Olup biteni hem an’da hem öncesi ve sonrasında hissederek yaşadığından mıdır ıstıraplı yüreklerin çağlar aşan sızıları? Âkif’in içinde yanan kor hâlâ taptaze olmalı ki değdiği yürekleri hâlen derinden yakabiliyor. Anlayabildiği zerre ile böyle yanabiliyorsa gönül, tümüne vâkıf olsa neyler? Ömrün her demi yeni anlamların izini sürmekle geçerken, safha safha bütünleniyor galiba arayan… Öğrencilerimiz, minicik kuzularımız da bilsinler ‘Âkif’in adını, değerini’ diye bazı etkinlikler yaptık her sene olduğu gibi karınca kararınca okul öncesi eğitim sınıfımızda. “Mehmed Âkif Ersoy” dedik hafta boyunca sayısını bilmediğimiz kadar çok. Bayrağımızdan, bayrağımızın renklerinden, vatan sevgimizden, İstiklâl Marşımızdan, yokluk içinde verilen mücadelelerden bahsettik dilimiz döndüğünce. Dilimiz pek dönmedi aslında; kimine yazmak kolay kimine söylemek. Olur ya bazen, hâl konuşur dil susar. Çocuklarımız küçük ama bir iz olsun yüreklerinde, bir sevgi tohumu yeşersin bilinçlerinde. Adını bilsinler şimdi, sonra yeşersin tohumlar zamanla, safha safha bilsinler, arasınlar, aradıkça olgunlaşsın düşünceleri. Niyetimiz böyleydi. Bir hafta boyunca çabaladık bu niyetle. Bir de köşe hazırlamaya çalıştık Millî Şairimize… 20 Aralık 1873’de doğan, 27 Aralık 1936’da vefat eden Mehmed Âkif Ersoy’u yâd ettik yeniden. “Küçücük çocuklar ne anlar ki…” demeden Âkif’i anlattık onlara. Bir cümleyi kurmak bazen çok zor olabiliyor. Cümle yürekte coşkuyla inşa edilse de dilden dökülmesi her zaman mümkün olmuyor. Amacımız çocuklara Âkif’in kim olduğunu basit şekilde anlatmak, saygı ve sevgiyle söylemeye çalıştıkları İstiklâl Marşımızın şairi olduğunu öğretmek, resmini göstererek aşina olmalarını sağlamak, Safahat’ını sınıfımızda misafir ederek göstermek, eserlerine dikkat çekmek; Âkif’e dair karınca kararınca bir adım atabilmekti. Çocuklarımız için hazırladığımız kitap ayraçlarını dağıtırken ne kadar da mutlu oldular… Diledik ki; bir iz olsun, o iz sonra yol olsun, çiçekler açsın, kelebekler havalansın, kuşlar uçsun ve yolun rehberi olsun. Biz bir hafta boyunca öğrencilerimizle Âkif’i konuştuk.

“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,

Günler şu heyulayı da, er geç silecektir.

Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma,

Sessiz yaşadım, kim beni, nereden bilecektir?”

Seni rahmetle, şükranla, kalbinin dilinden yüreğimize akan inançla, hissedişle anıyoruz; ruhun şâd olsun vatan şairi… Elemin bir yüreğin kârı değil…

Ve vatan şairi Mehmed Âkif Ersoy’u vefatının seneidevriyesinde hatırlarken evvelden yazdıklarımızı da yeniden okuduk:

“Kalbinin diliyle söyleyen şair;

Neden seni her düşündüğümde gözlerim bulutlanır? Neden hâlâ kalbinin attığını hissediyorum? Bir palto gördüğümde aklımda hep sen, neden titrediğini düşünüyorum? Görmedim seni, hakkını vererek anlayabildiğimi de söylemem ama bir şey var; bir yakınlık… Her bir kelimeyi yürekten hissetmiş, ne muazzam yazmışsın. Bakışlarındaki hüzün, tarihin zor zamanlarında mayalandı değil mi? Vatanını kanayan bir kalple seyrettin, için çok yandı o kadar çok yandı ki yazmasan, söylemesen kül olabilirdin; içindeki yangın sönemeyecek kadar çoktu da o yüzden mi böyle çağladın, gürledin? Âkif, inanmak nedir? Dürüstlük, haysiyet, tevazu, sebat nedir? Haykırmak, sözü kalbe kazımak nedir? Seni okumak, daha neleri okumaktır? Âkif, Çanakkale’nin acısı nasıl söyletti seni? İstiklâl Marşı’nı yazarken nasıl bir ruh hâlindeydin? Damarlarındaki kanın akışını değiştirecek kadar inandın değil mi? Günleri geceleri bilmeden, inandın değil mi? Şair kalbine güneş değse kar yağar, yel değse kor olur. Senin kalbin nice gamın yurdu oldu da bülbüllerle söyleştin; umudun şahlandı da vatan mührünü duvarlara tırnaklarınla nasıl kazıdın? Bazı insanlar, bazı çağların şifası olmak için mi dünyaya geliyorlar?”

Bugün 27 Aralık 2023; senin ebediyete irtihal edişinin yıldönümü. Latif bir niyaz ile ifade ettiğin gibi bağlarının çözüldüğü gün:

“Çöz de artık yükümün kördüğüm olmuş bağını,

Bana çok görme, İlâhî, bir avuç toprağını!”

Minnetimiz büyük, hüznümüz baki, umudumuz şiirlerinde, inancımız kavi… Şükürler olsun ki buralardan geçmişsin; izlerinle… “Oku” diyen sesin kulaklarımızda:

“Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;

Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!

Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa;

Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa.”

27-12-202327-12-202327-12-202327-12-202327-12-202327-12-202327-12-202327-12-202327-12-202327-12-202327-12-202327-12-202327-12-2023

 

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 27.12.2023 - Güncelleme: 27.12.2023 19:41 - Görüntülenme: 152
  Beğen | 21  kişi beğendi