T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
SİVAS / MERKEZ - Süleyman Sami Kepenek İlkokulu

Yeni Bir Yıla Girerken…

Bir yılın daha sonuna gelmişken gözlerimizi kapatıp şöyle bir düşünmek istiyor gönlümüz. Aslında bir nevi değerlendirme vakti diyebiliriz bu hâle…

Okul öncesi eğitim birimi öğrencilerimizle zaman kavramı üzerinden yeni yıla “merhaba” dedik. “Yeni bir yıla girerken neler istersiniz? Hayalleriniz nelerdir?” diye sorduk öğrencilerimize. Tek tek dinledik söylediklerini ve sarıldık her birine... Bir yılın daha sonuna gelmişken gözlerimizi kapatıp şöyle bir düşünmek istiyor gönlümüz. Aslında bir nevi değerlendirme vakti diyebiliriz bu hâle… Sivas Valiliği himayelerinde ve Sivas Millî Eğitim Müdürlüğü’nün koordinatörlüğünde yürütülen HEDEF ve MİRAS Projesi kapsamında planladığımız çalışmaları, yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı, hatalarımızı ve doğrularımızı da değerlendiriyoruz. 2023 yılı boyunca 201 haber ile okul web sitemizden etkinliklerimizi paylaşmışız. Ayrıca haberini yapamadığımız daha pek çok çalışma olduğunu ve öğretmenlerimizin sürekli çabaladığını da ifade etmemiz gerekir. Akademik çalışmaların yanı sıra; sosyal-kültürel etkinlikler, zekâ, spor ve fiziksel aktiviteler, bayramlar ve özel günler, rehberlik-aile eğitimi-seminer ve sağlık, değerler eğitimi, gezi ve ziyaretler, sosyal sorumluluk, personel eğitimleri ve dayanışma, karne ve mezuniyet günleri, projeler, muhtelif çalışmalar, hatırlatmalar-kutlamalar-mesajlarımız ve değerlendirme çalışmalarımız olmak üzere pek çok başlıkta etkinlikler yapmışız. Tüm sınıflarımız bu çalışmalarda aşama aşama sorumluluk almışlar. Zamanın içinden hep birlikte geçmişiz. Gidenlerimiz ve gelenlerimiz olmuş. Zaman geçerken düşünmeye devam ediyoruz.

Genel olarak yıllardan beri yetişmeye gayret ettiğimiz işlerimizi, değişen çocuk iklimini, kale gibi sağlam olması gereken aile kurumunu, denge sağlamaya çalışırken kaçırdığımız eğitime dair önemli an’ları, hızın zedelediği o an’ları, çocuklarla kurmamız gereken bağa izin vermeyen hızlı gidişi düşünüyoruz. Az ve öz olana özlem duyuyor, çokluk içinde yarım kalan kimi köksüz adımlarımızla derinliğimizi kaybediyoruz. Derinlik mühim çünkü orada ayrıntı var, seyir var, anlam zenginliğinin yanı sıra bitmeyen bir keşif arzusu var. Düşünceyi besleyen, zihni yeni bağlantılar kurup geliştiren ve bir konuda derinlemesine ilerlemeyi sağlayan o yavaşlığı, sadeliği ve hareket alanını özlüyoruz. Eğitime dair yeni gözlemler yapıyor, özellikle salgın hastalık sürecinde aylar boyunca yaşananların çocukları nasıl etkilediğini, bunların eğitime şimdiki yansımalarını, ekran kullanımındaki olumlu ve olumsuz yönleri yakinen izliyoruz. Gayesi insan olanların yani öğretmenlerin bitmek tükenmek bilmeyen ve bitmemesi tükenmemesi gereken gözlemleri, notları ve yapıcı eleştirileri olmalıdır. Eğitim sadece okul binası içinde devam eden ve dışarıda duraksayan bir yapı olmadığı için her hâl ve gidiş eğitimi fazlasıyla etkiliyor. Bu yüzden gözlemlerimiz ve değerlendirmelerimiz geniş olmak zorundadır...

Çocuklar için daha iyi bir dünya düşlüyor gönül. Zamanın “2023” diye adlandırılan dilimini de bitirdik. Yeni bir dilime daha başlıyoruz. 2024 yılına girerken “çocuklar” diyoruz. En çok onlar için, daha iyi bir dünya diliyoruz. Çocukların haklarına, hukuklarına özen gösterilmesini ve dünyanın neresinde olursa olsun çocukluğa hürmet edilmesini bekliyoruz. Boş bir bekleyiş değil bu. Beklemek, öylece durmak olarak düşünülmemeli. Beklemenin gayreti de, öğrettikleri de, hâlleri de türlü türlüdür. Elinden geleni yaparak, hatalarından dersler alarak, yeni yeni keşiflerle, gelişen ve dönüşen bir bakışla, hâlin icabını vicdanlı bir duruşla kavramaya çalışarak beklemektir bu; umutlu bir bekleyiştir bu. Vakte hürmeti hâl ile yaşayanlara ne mutlu! Bir bütün olarak algıladığımız zamanın değişen sayılarını düşünme durakları olarak görüyoruz. 2024’e girerken düşündüğümüz pek çok şey var. Hepsinin odak noktası ise “insan ve eğitim” olarak zihnimizde yer buluyor. İnsanın cevheri, özü, hazinesi çocukluk; cevheri çıkaracak ve işleyecek bütünün adı da eğitim olarak karşımıza çıkıyor. Eğitim öyle bir bütün ki kapsamadığı, etkilemediği ve etkilenmediği bir alan yok. Eğitim sadece okullarda yürütülen sistemli bir ders ağı değil. Hele hele zamanın bu diliminde, geniş ve kontrolü zor bir alanda süren eğitim, sadece okulların sorumluluk alanı olarak görülememeli. Çocukluk insanın hazinesidir. Biz “çocukluk” kavramının önemine ve bütün eğitim faaliyetlerinin bu kavram etrafında şekillenmesi gerektiğine inanıyoruz. Çocukların çocukluğunun zedelenmediği bir dünyada yaşama haklarını gözetmek büyüklerin vazifesidir. Mesela insancıl mimariden betonlaşmaya, doğal çevreden yapaylaşmaya, sanattan popüler kültüre, teknolojinin faydalı kullanımından gereksiz tüketimine, araç olan ihtiyaç miktarı eşyadan amaç olan lüks eşyaya, zamanın sanal olarak harcanmasından gerçekten yaşanmasına, yuva olan evden sığ mekân olan eve kadar çoğaltılabilecek pek çok konu çocukluğu etkiliyor. Çocukluğu tüketilirse, insana kalan nedir? Cevheri heba edilirse, insan yitirdiğini nerede bulur? Sorular çok, cevaplar çeşitli, bilmediklerimiz dağ gibi. Yeni bir yıla girerken yüreğimizde, aklımızda çocuklar var. İyi olsun tüm çocuklar…

2023 yılını genel bir bakışla değerlendiren hemen her vatandaşımız evvela Şubat ayında yaşadığımız acı depremi hatırlayacaktır. Böylesi zor bir felaketi yaşayan herkes gibi o günleri gözleri yaşarmadan, kalbi titremeden, boğazında düğümler oluşmadan anmak mümkün değil. Büyük bir yıkım, canların kaybı, geniş bir coğrafyada aynı anda yaşanan bir felaket ve tarifi zor acılar… Acısı taze ve izi hep kalacak yaralarımız ve millet olarak yeniden ayağa kalkışımız... Millet olmanın birleştirici yönlerini ve yaraları saran gücünü iyi biliyoruz. Darda zorda devleşen gücümüzle ayağa kalkıp yolumuza devam edebiliyoruz. Depremin etkilerini en çok hisseden şehirlerden biri de kuşkusuz ilimizdi. Çünkü komşu şehirlerimizin acılarını yakinen hissedip ilk günden itibaren yardımlaşma çalışmalarına dâhil olduk. Sivas Valiliği’nin öncülüğünde pek çok kurum, kuruluş ve halkımız bu uzun soluklu yardımlaşma faaliyetinde çalışıp çabaladı. Deprem bölgesinden gelen öğrencilerimiz oldu. İnsan, insanın varlığıyla, ele ele vererek ve gönül bağı kurarak iyileşebiliyormuş. Okuduğumuz teorik bilgileri yaşarken daha iyi anlıyoruz. Bugün de sınıflarımızda, deprem bölgesinden gelip belli bir süre şehrimizde yaşayacak öğrencilerimiz var. Onlar yaşadıklarını kimi zaman sohbetlerinde, bazen resimlerinde, bakışlarında ya da bizlere sarılıp şefkat ararken yansıtıyorlar. 2023 yılının başları toplumsal bir travma olarak tarihe kaydedildi. Eğitim camiası bu sarsıntıyı iyileştirecek sayısız adım attı. Psikososyal destek hizmetleri kısa zamanda geniş bir alanda organize edilmeye çalışıldı. Dünya tarihinde emsali zor bulunan bir felaketten bahsedildiğini yeniden belirtmekte fayda var. Çok geniş bir alanda, aynı anda ve şiddetli bir deprem yaşadığımızı hep hatırlamamız gerekiyor. Eğitim öğretim işlerinin aksamadan devam edebilmesi, kısa sürede bölgeye göre adımlar atılması ve okulların açık tutulması çok önemliydi. Okulların sığınılacak yerler olarak millete hizmet etmesi de çok anlamlıydı… Milleti birbirine kenetleyen, birlik, beraberlik ve kardeşlik hisleriyle yoluna devam etmesini sağlayan millî manevi hasletlerimiz bizi biz yapıyor. 29 Ekim 2023 tarihi, “Cumhuriyetimizin 100. Yılı” olması münasebetiyle bizler için müstesna bir vakte işaret ediyordu. Okul olarak “100. Yıl” coşkusunu millî bir şuurla yaşadık. Öğrencilerimiz vatan sevgisiyle bezenmiş pek çok etkinliğe dâhil oldular. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve vatan için canını feda eden tüm kahramanlarımızı şükran ve minnetle yâd ettik. Zorluklar ve kolaylıklar, hüzünler ve sevinçler, insan’a dair nice duygu ve hâl 2023 yılında hafızalarımıza kazındı adeta. Zaman geçerken, bazen geçmez gibi gelir insana. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi:

“Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpâre, geniş bir ânın

Parçalanmaz akışında.”

Takvim; ön tarafı hemen göze ilişen, kısa bilgiler veren, ardını ise taliplisinin okuduğu, her güne yeni ipuçları sunan değerli bir bütün. Sayılar değişiverse de, 31 Aralık’tan sonra gelen gün öncekinin devamı ve sonrasının öncüsü değil mi? Takvim her güne yeni ipuçları sunarken “sen de yenilen, bak yürünecek çok yol var” demiyor mu aslında? Kendini geliştiren, kopardığı günün yaprağını hece hece okuyan anneler biliriz. Öğrendiğiyle bütünleşen, bilginin izine hürmet edip, az çok demeden saygıyla boyun bükenler biliriz. Yazıya kıyamayan, geçen günleri üst üste koyan, kâğıdı yırtmaya eli varmayan anneler, babalar biliriz. Vaktin seherine bin bir mana yükleyen, vakti şükürle mayalayan eller biliriz. Güneşten önce kalkan, vakti güne hazırlayan gönüller biliriz. 2023’ten 2024’e geçen gün “adımı değil, adımını dikkate al” demiyor mu? Bir zamanlar duvarlarda kendine nadide bir yer bulan yapraklı takvim, şimdilerde kendini öksüz gibi hissedip tek tük kalışına, günlerinin basit birer sayıya indirgenişine üzülüyor mudur? Günün doğuşu kadar batışı da hürmete tabidir, öyle bilir bilenler, öyle dokunur en nadide kilimler. Kilimin nakışları gibi özene bezene türlü türlü mana yükler vakte insan. “Sayılı gün tez geçer” derler, mühleti haber verirler. Muhasebedir bize doğan ve batan gün; her gün. Her bir nakışa, sayısız nakışa âlemin özünü mühürleyen “oku” derken tek bir kelimeye ne çok sorumluluk ne çok ödev yüklemiş. Takvimin önünü ardını, ağacın kökünü yaprağını, toprağın her bir zerresini, çocuğun yüreğini, kendini oku! Karıncanın ayak izini, ah ile geçen günü, rüzgârın sesini, şükrün müjdesini, yağmurun sesini oku! Kırılan gönlü, sessizliğin selamını, çiçeğin kokusunu, gülün dikenini, sabahın bereketini oku! Akşamın hüznünü, sonbaharın fedakârlığını, ilkbaharın umudunu, kışın dinginliğini, yazın bereketini, tabiatın rengârenk örtüsünü oku! Ayı yıldızı, kırmızıyı beyazı, Mehmed’i Âkif’i, cennet vatanı, toprağın altında yatanı, uçan kuşları oku! Emeği, dileği, sebebi, hikmeti, harabat ehlini, sedefteki inciyi, incirin çekirdeğini oku! Teknolojiyi, yapay zekâyı, robotu, veriyi, ağı, uyduyu, füzeyi, zekâyı, elin emeğini, dilin hünerini, âlemdeki matematiği oku! Göğün ardını, yerin altını, fersah fersah uzağı, en yakınını oku! Takvim eski bir dosttur bize, artık pek sahipleneni olmasa da. Bir de takvimlere, saatlere bakmadan zamanı okuyan insanlar vardır. Doğanın dilini bilen, tabiatla bağları kuvvetli, sırra ermiş, çınar insanlar… “Oku” diye seslendiğimiz kendimiz, vaktin kıymetini bilmeye davet ettiğimiz de…

Geçiyor; zaman geçiyor. Yıl 2024 olmuş… Daha dün gibi hatırladığımız şeyler geride kalmış, durmadan dokuyoruz zamanın “ömür” denilen kilimini. Ömrün desenlerini özene bezene nakşetmek kişinin çabasına bağlı değil midir? Çabamız ne ise seyrettiğimiz de o. Hoşnut olduklarımız gibi olmadıklarımız da var elbet. Neresindeyiz o hoşnutsuzluklarımızın? Nerede ne yaptık da böyle oldu? Bitişler, başlangıçlar düşünme zamanlarıdır. Muhasebe zamanları… Sayılar değişince hemen değişmez ki ömür. Değişim çabalarımızla, attığımız adımlarla, kendimizi değerlendirmekle, kararlılıkla, sabırla, iyilik için çırpınmakla gelecek. Gelecek bizim hayallerimizden, adımlarımızdan, düşüncelerimizden beslenir. Zaman geçiyor, hem de hissettirmeden; sürekli koşuşturmayla. Hız, durmadan insanın hayatını kolaylaştırdığını söylüyor. Hız, insana neler vaat ediyor? “Daha çabuk git, daha çok yer gör, daha çabuk ve çeşitli ye,  daha çok mağaza gez, daha çok alışveriş yap! Daha çok eğlen, daha hızlı ve rötuşlu fotoğraf çeken bir cep telefonu al, hızlı karar ver, hızlı düşün, hızlı çay iç, hızlı geç, hızlı büyü, hızlı oku, çabuk para kazan…” Ama hızın insan ruhuna acı veren pek çok yanı var. Bir lütuftur; keşif ve temaşa… Azla yetinen, adımlara hürmet eden, yürürken doğayı keşfeden, âlemi seyreden, düşünen, yolunu uzatan, ara sokakların zenginliklerini hayretle karşılayan insan; varlığı anlama ve anlamlandırma ümidiyle hızlı dünyanın içinde yavaşlığı tercih edebilir. İnsanın nefes almaya ihtiyacı var, durmaya ve düşünmeye; unuttuklarını hatırlamaya. Bir de bakmışız ki ömür geçmiş. İyiliklerle geçen ömre değer verir Yunus:

“Geldi geçti ömrüm benim,

Şol yel esip geçmiş gibi.

Hele bana şöyle gelir,

Şol göz yumup açmış gibi. 

Bir hastaya vardın ise,

Bir içim su verdin ise,

Yarın anda karşı gele,

Hak şarabın içmiş gibi.”

 

Çocuklar büyümek istedikçe umudumuz hep vardır.

İsteriz ki; savaşlar olmasın, çocuklar ölmesin; çocuklar iyidir, savaşlar kötü.

İsteriz ki; şiirler ve şairler evimizin havasına karışsın; şair yüreği bizi iyi etsin.

İsteriz ki; arabalar azalsın, nefes alalım; bol bol yürüyelim, adımlar çoğalsın.

İsteriz ki; gökyüzünü ve kuşları sevgiyle seyredebilelim, betonlar yükselmesin.

İsteriz ki; kültür ve sanat insan’ı dokusun, insan şehre hürmetle dokunsun.

İsteriz ki; müziğin hası kulaklarımızdan ruhumuza yayılsın, şifa bulalım.

İsteriz ki; erdemler ömrümüzün yoldaşı, toplumun temel taşı olsun.

İsteriz ki; yarınlar dünden iyi olsun, bizler dünden daha gayretli olalım.

Sayılar dünyanın hesap kitabı için varsın değişsin dursun. Zamanı bütün olarak görenlere, yaşayanlara ne mutlu… Dünyanın neresinde olursa olsun; açlık, susuzluk ve savaş girdabında acı çeken tüm çocukların güvenle yarınlara gülümseyebildiği, hiçbir çocuğun acı çekmediği, aç kalmadığı, evinden ve ailesinden uzak yaşamadığı, koşulsuz sevildiği, koşup oynayabildiği, yapmacık üstünlüklerden uzak, doğal ve tabiatla barışık bir çevrede yaşayabildiği, gelecek için umutla adım attığı nice yıllara…

31-12-202331-12-202331-12-202331-12-202331-12-2023

 

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 31.12.2023 - Güncelleme: 31.12.2023 18:34 - Görüntülenme: 151
  Beğen | 21  kişi beğendi