T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
SİVAS / MERKEZ - Süleyman Sami Kepenek İlkokulu

İstiklâl Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü Kutlama Programı

12 Mart 2024 tarihinde 4-C Sınıf Öğretmeni Osman Yılmaz’ın yönetiminde düzenlenen program, İstiklâl Marşımızı ve Mehmed Âkif Ersoy’u anmamıza vesile oldu.

Sivas Valiliği himayelerinde ve Sivas Millî Eğitim Müdürlüğü’nün koordinatörlüğünde yürütülen HEDEF Projesi kapsamında planladığımız çalışmalar devam ediyor. 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen, bağımsızlığımızın dile gelen sembolü, al bayrağımızın bülbülü; yanan yüreğimiz, coşkulu sesimiz, vatan mührümüz, İstiklâl Marşımız 103 yaşında… “Oku ve anla, hisset ve şükret, çalış ve ümit et, korkma ve inan!” çağrısı kulaklarımızda… İstiklâl Marşı’nın Kabulü ve Mehmed Âkif Ersoy’u Anma Günü dolayısı ile okulumuzda çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi. 12 Mart 2024 tarihinde 4-C Sınıf Öğretmeni Osman Yılmaz’ın yönetiminde düzenlenen program, İstiklâl Marşımızı ve Mehmed Âkif Ersoy’u anmamıza vesile oldu. Çeşitli sınıflarda eğitim öğretim gören öğrencilerimiz programa değerli katkılarda bulundular. Millî duygularımızı perçinleyen bu anlamlı programla birlikte okul koridorundaki ekranda günün anlamına uygun içerikler yayınlandı. Her sınıf kendi bünyesinde vatan sevgisini pekiştiren çalışmalar uyguladı. Pano düzenlemeleri, belgesel gösterimi, kısa videolar, marşların coşkusunu hissetmek, yazmak, çizmek gibi pek çok çabaya ortak olduk. Vatan şairi Mehmed Âkif Ersoy’u andık bir kez daha; hürmetle ve minnetle…

103 yıl önce… Millî Mücadele yılları, 1920’nin sonraları… Askerin ve halkın umudunu besleyecek, mücadele azmini perçinleyecek bir millî marşımızın yokluğu hissedilmiş ve yarışma fikri zuhur etmiştir. Millî Mücadele ruhunu Âkif kadar derinden hisseden bir şairdir aranılan. Mehmed Âkif Ersoy, millî marş için tertip edilen yarışmaya ödül konulduğu için katılmak istemez. Yapılan ısrarlar neticesinde ikna olur, Tâceddin Dergâhı’na kapanıp yazmaya başlar. Fakat basit bir ‘yazmak’ fiili değildir bu. Âkif başka bir âleme dalmış, her hâliyle hissetmiş de yazmış. Kimi vakit Dergâh’ın duvarına kazımış. Yürürken, uyurken, günlük hayatın olağan gidişi içinde bile, hep meşgul olduğu derinden gelen o şeyi hissetmiş ve yazmış; İstiklâl Marşı’nı. Maarif Vekili Hamdullah Suphi tarafından Meclis’te okunan şiir dinleyenleri coşturur, alkışlar göğe yükselir. 12 Mart 1921 tarihinde ise İstiklâl Marşı, yapılan oylamalarla resmen “Millî Marş” olarak kabul edilir. Resmi olarak ilk kez Meclis’te okunan İstiklâl Marşı büyük bir coşkuyla ve alkışlarla benimsenir. Mehmed Âkif henüz görüşmeler başladığında sessizce oradan ayrılır; ancak hisli bir yürek mahcubiyetinden böyle davranabilir. Âkif verilen ödülü bir derneğe bağışlar. İstiklal Marşı’nı da Türk milletine armağan eder ve Safahat’ına almaz. Yüce gönüllü Âkif daha nice yıllarda, günlerde ve gecelerde; kalbimize nakşettiği İstiklâl Marşı’yla, vatan sevgisiyle yaşayacaktır. Âkif’i anlamak nereden gelip, nereye gittiğimizi anlamaktır.

Bakıyorum şimdi sana zamana aldırmadan. Orada öyle dalgın, uzaklarda gözlerin. Coşkulu ve hiddetli bazen. Kararlı, sağlam, emin, inanmış bir kalp. Sızlayan yerin umudunu besleyen. Bir sedirin üzerinde kalbini dinliyorsun. Dergâh duvarları yetişiyor imdadına; yazıyorsun, kazıyorsun. İçinden taşıyor kelimeler. Ete kemiğe bürünmüş hislerin. Dışarı çıkmak istiyorsun, dışarısı soğuk. Ne zaman bir palto görsem aklıma sen geliyorsun. Yürüyorsun bir müddet, titremen gerekirken soğukta, sen terliyorsun. İçinden taşanlar seni korkutuyor, kalbin coşkuyla ritmini şaşırıyor. Elin ayağın titriyor bazen. Bazen de dingin bir hâl ile yavaş yavaş yazıyorsun. Sanki her kelime bir öteki için başlangıç. Sonunu görene kadar kaynayacak için. “İstiklâl” dediğinde, sonlandığında kelimeler, aldığın nefesteki huzur ödülün oluyor. Artık görünmek istemiyorsun. Geçsin istiyorsun nümayiş ve millet kavuşsun ulvi kelimelerine… Âkif, seni andığımda boğazıma düğümlenen şeyin adını bilmiyorum. Söylediklerin yankı buluyor ve nasibimiz kadar anlamak düşüyor. Seni hep düşünürken buluyorum, o sedirin üzerinde…

Korkmuyorum, inanıyorum; gökyüzüne baktıkça umudum çoğalıyor. Sen oradasın ve hep orada olacaksın. Sana bakacak ve yolumu bulacağım. Sen ezelden gelen bir nişansın. Birbirimize yazgımız var. Bazen seni üzüyoruz, kızıyorsun. Yükseklerden hâlimizi kim bilir nasıl görüyorsun. Haklısın, hem de çok… Ne olur darılma, ne olur gölgenden mahrum bırakma. Sen gökyüzünde açan çiçeğimizsin. Yeryüzünde sapasağlam kökler üzerinde gökyüzüne uzanırsın. Bağımsızlığımızın mührü sensin. Başlar üstünde, hep gönlümüzdesin. Unuttuklarımı hatırlamam lazım. Tam olarak bilemesem de hissediyorum; esaret bize yaraşmaz. Damarlarımızda akan kan yolunu biliyor. Zincire vurulamayan, darda zorda devleşen bir güç var, dağları devirebilecek bir güç… Ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar sağlam kaleleri onları koruyamıyor; çünkü haksızlık yapanlar muhkem duvarlarla korunamazlar. Demir perdeler ah edenlerin iniltisiyle yıkılıverir. Yüreğimizde yeşeren bir tohum var. İnananlar için vatan türküsü bitmez. Ne isterlerse yapsınlar. İnancımızın tohumu asırlardır yüreklerimizde. Fark etmesek de orada… Kalk ve yürü, oku ve düşün, anla ve yaz, hisset ve kavra, aklını kullan ve kendine inan. Çok, daha çok çalış. Bilimde, sanatta, kültür ve edebiyatta önde yürü. Vatan savunmasını “vatan için en iyisini yapmak” olarak algıla ve artık söz sahibi ol! Sana bahşedilenleri gör ve Hakk’ın vadettiğini hak et. Beklemekten yoruldun mu? Yorulma, düştüysen kalk, umudunu besle. Gökyüzünde açan çiçeğine bak, umudunu tazele. Sen bu topraklarla yoğruldun. Hamurunda nice öz var. Kendindeki özü bil, bil de kıymet bil. Nice adsız kahramanın sesi sende yankılanır, nice uygarlık sende dirilmek için gün sayar. “Toprak” deyip başını çevirme, toprağın örttükleri senin mayandır, unutma! Şehitlerin yücelttiğini sakın aşağılara indirme, sakın! Zalime vereceğin tek bir kum tanesinin bile hesabını veremezsin, unutma. Vatan emanettir, ihaneti affetmez. Vatan bizim için candan öte candır. Neyimiz varsa vatan uğruna feda ederiz. Nereye baksak şehitlerimizin anısıyla göz göze geliriz. Tarihi eserler dört bir yanımızdan bize seslenir. Nasıl duyulmaz bu kadar ses? Her yanda ayrı bir ses, ayrı bir mühür, hep yaşanmışlık, hep bir çağrı; hatırla! Ne olur hatırla! El ne bilir kıymetini, ellerin elleri uzak olsun sevdamızdan. Vatan sevdamız, gökyüzünde açan çiçekle komşu olan sese emanettir. O ses ki; gök çiçeğinin yâranı, beş vakit bizi çağırandır. Hürmetle eğilir başlar, hürmetle kalkılır yeniden.  Yükselişin sırrına erişenler için, gök çiçeğiyle komşu olmak vaktidir artık. Tüm haklar helal edilir; öyle bir hak ki anlatmaya yürek dayanmaz. Sonradan gelenlerin duydukları içlerinde fırtınalar koparır gözlerinden yaş olur akar da, ya o zamanı yaşayanların ıstırabı, ya onların çağlayan yürekleri? İşte o yüreklerden biri Mehmed Âkif Ersoy olur ve eşsiz emanetini milletine sunar. İstiklâl Marşı bir hediyedir; bedeli ağır, kıymetli bir hediye. Kıymetini bilmek daimi vazife…

Bu anlamlı gün dolayısı ile İstiklâl Marşımızın 103’üncü yılını kutluyor; hisli yüreğinden dökülenleri milletine hediye eden vatan şairi Mehmed Âkif Ersoy’u minnet ve rahmetle yâd ediyoruz. Ruhu şad olsun. Âkif’in dediği gibi: “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın!”

14-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-202414-03-2024

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 12.03.2024 - Güncelleme: 14.03.2024 21:30 - Görüntülenme: 162
  Beğen | 29  kişi beğendi